6IC  
 
  28-ÖĞRETİCİ YAZILAR 30.04.2025 06:50 (UTC)
   
 

MARİFETLİ ÇOÇUK

     Üç kadın ellerinde sepetleriyle pazardan dönüyorlardı. Dinlenmek için yolun kenarındaki kanepeye oturdular. Çocukları hakkında sohbet etmeye başladılar.
     Birinci kadın; Oğlunun çok hareketli olduğunu, ellerinin üzerinde dakikalarca yürüyebileceğini söyledi.
     İkinci kadın; Bülbül sesli oğlunun şarkılarına herkesin bayıldığını anlattı.
     Üçüncü kadın onları dinlemekle yetindi.

     Niçin konuşmadığını sorduklarında:
     - Benimkinin anlatılacak bir marifeti yok, dedi.
     Bu konuşmalara kulak misafiri olan bir ihtiyar, kadınların peşinden yürüdü.
     Sokağın başında kadınlar sepetlerini yere bırakıp yorulan kollarını, ağrıyan bellerini ovuşturmaya başladılar. Onları gören çocukları koşarak geldiler.
     Birinci kadının oğlu perendeler atarak ellerinin üzerinde yürüyordu. İkinci kadının oğlu bir taşın üzerine oturup annesinin sevdiği şarkılardan birini söylemeye başladı. Diğer kadınlar onu coşkuyla alkışladılar.
     Üçüncü kadının oğlu ise;
     - Sana yardım edeyim anneciğim, diyerek sepetin kulpuna yapıştı. Kadınlar oradan geçmekte olan yaşlı adama, çocuklarının marifetini nasıl bulduğunu sordular.
     - Ben marifetli bir çocuk gördüm, dedi ihtiyar. 0 da annesine yardıma koşan şu çocuk, 0, Peygamber Efendimizin şu hadis-i şerifine uygun davrandı:

     "HERKESE ANNESİNİN HİZMETİNDE BULUNMAYI TAVSİYE EDERİM."


KANGURU

1700'lu yıllarda yaşayan İngiliz Denizci James Cook, sosyete adalarını ve Yeni Zelanda'yi keşfedip, haritalarını çizdiği 1769 yılında,
Avustralya'nın doğu kıyılarını da ortaya çıkardı.

Kaptan Cook, bitki örtüsünün zenginliğinden ötürü "Botany Bay" (botanik koyu) adını verdiği koyda, Avustralyalı yerlileri ilk gören yabancı oldu.

Yerlilerle el kol hareketleri ile güçlükle anlaşabilen James Cook, karınlarındaki ceplerinde yavrularını taşıyan ve arka ayakları üzerinde
zıplayarak hareket eden uzun kuyruklu hayvanları görünce, yine el kol
hareketleri ve çeşitli işaretlerle bunların adlarının ne olduğunu sordu.

Yerlilerin "kanguru" demesinden sonra da bu hayvanları dünyaya "kanguru" olarak tanıttı.

Aradan 50 yıla yakin bir süre geçtikten sonra, 1800'lerin başında, "kanguru" sözcüğünün gerçek anlamı anlaşıldı.

"Kanguru", Avustralyalı yerlilerin dilinde;

"ne demek istiyorsun yabancı?" anlamına geliyordu :-)
 


TAMAH

          Birisinin bir koçu vardı, boynuna ip bağlamış, tuttuğu ucundan çekerek götürüyordu otlaktan. Hırsız hissettirmeden yaklaştı arkadan, ipi kesti, koçla uzaklaştı oradan. Adam olanlardan habersiz devam ederken yoluna, gayri ihtiyari döndü baktı arkasına...

- Aman Allah’ım!.. Koçum... koçum yoktur, kaybolmuş.. Ne yapacağım ben simdi?.. Diye dövünmeye, sağa, sola koşarak aramaya başladı. Nafile!.. Yoktu hiç bir yerlerde..

        Bitap düşene kadar, bakmadığı yer kalmadı. Ümidi kesti, artık bulamayacağına iyice kanaat getirmişti ki, kuyu başında kendisi gibi dövünen bir adam gördü.

- Gitti, gitti canım paracıklarım. Tamı tamına 100 altınım vardı kesemde. Kova ile su çıkarıyordum ki kuyudan, kaydı, aktı gitti kuşağımın arasından!.. Ne yaparım ben şimdi, nerelere giderim, kimlere anlatırım derdimi?.. Diye feryat ediyor, göz ucu ile de geleni takip ediyor, ne tepki vereceğini merak ediyordu.

         Yaklaştı koçu çalınan:

- Duydum bütün anlattıklarını. Kaderdaşım, duydum da üzüldüm haline, adeta kendi üzüntümü unuttum. Yıldızlar bugün hırsızlardan yana her halde.

- Ne oldu, senin başına ne geldi?.. Anlat ta birlikte dertlenelim.. Belki Allah bir çıkış yolu gösterir ikimize de!..

       Anlattı; koçunun nasıl kaybolduğunu, aramadık yer bırakamadığını, kalbindeki yanmanın git gide artmakta olduğunu...

- "Aptal, ahmak adam. Daha ipin kesilerek çalındığının farkında bile değil!.. Zaten böylelerine mal da gerekmez. Olan, azabını artırmaktan başka ne ise yarar ki? İyi yapmışım!.. Şimdi planın ikinci kısmına geçmeliyim!.. " diye düşündü hırsız ve:

- Eğer kuyuya inip; düsen kesemi çıkarırsan, yüz altınımın beste birini sana veririm, dedi. Koçu çalınanın gözleri parladı, sevinçten ne yapacağını şaşırdı...

- Tabii, tabi inerim. Ne olacak insanlık öldü mü?. Hem bu isten ikimiz de kârlı çıkacağız. Sen kesene kavuşurken, ben de kaybettiğim koç yerine bir deve kazanmış olacağım, dedi...

         Soyundu, çıkan elbiselerini kenara bıraktı, inmeye başladı kuyunun içine. Hırsız elbiseleri alarak uzaklaşırken oradan, kıs gülüyordu!.. 

         Tamah huyu, fitneden ibaret bir hırsızdır ama, hayal gibi her an bir surete bürünür!..

        Onun hilesini Allah’tan başka kimse bilmez, Allah’a firar et de o alçaktan kurtul!..

 
  6-C
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  İYİ EĞLENCELER


Bu sayfayı nasıl buldunuz?
MÜKEMMEL
İYİ
İŞTE
İDARE EDER
ÇİRKİN
BERBAT
Anket hala devam ediyor 4646 gün, 20 saat, 23 dakika ve 26 saniye

(Sonucu göster)


Bugün 3 ziyaretçi (7 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol